SANATIN ŞEHRİ: ESKİŞEHİR
BURGULU KULE – Amasya
SİNDRELLA KULESİ – İstanbul (gravür)
KIZ KULESİ – İstanbul
ADALET KULESİ – İstanbul (Topkapı sarayı)
ULU KULE – Mardin
ÇAN KULESİ – Diyarbakır
YİVLİ KULE – Antalya
İkinci durağımız Odunpazarı evleri ve sokakları oldu. Her ev, her sokak sanki farklı bir dünyaya açılıyor gibiydi. Renklerin cümbüşü arasında kendinizi masal dünyasında sanıyorsunuz. Odunpazarı’nda bulunan Kurtuluş Müzesi ise bir diğer durağımız oldu. Dijital ekranlar ile Kurtuluş Savaşını ve Milli Mücadele’yi anlatan bir müze. Burası bizi çok etkiledi ve yazıları okudukça, fotoğrafları gördükçe gözlerinizin dolmaması elde değildi…
Yavaş yavaş karnımız acıktığı için listemizin en başında yer alan ve bizim de çok merak ettiğimiz Fahrettin Usta Balaban Kebap’a doğru yola çıktık. Haritalarımız bizi biraz şaşırtıp yanlış yerlere götürse de sonunda bu güzel yere ulaştık. Fahrettin Usta’nın güler yüzü ve tontonluğu dışında harika olan bir şey varsa o da Balaban Kebaptı. Son olarak Fahrettin Usta’nın etleri nostaljik bir ütü ile ütülemesi bu kebabı daha da güzel yapan şey olmuştu. Yolunuz Eskişehir’e düşerse kesinlikle buraya gidin ve bu kebap’ı yiyin.
Eskişehir Kitapçısına doğru yola koyulduk. Eskişehir’in en güzel kitap-kafe konseptli kafelerinden biridir Eskişehir Kitapçısı. İçeriye girdiğiniz an sizi kitap ve kahve kokusu sarıyor. Bu kafe üçüncü nesil kahveciliğin Eskişehir’deki öncüleri arasında gösteriliyor. Biz ortama ve kahvelere bayıldık…
Pazar günü bizim dönüş günümüzdü ve tren saatine kadar dolu dolu değerlendirelim dedik. Sırt çantalarımızı taktık ve yine düştük yollara… Odunpazarı’nda kaldığımız için orayı tekrar dolaştık ve orada bulunan Kurşunlu Külliyesini gezdik. Kurşunlu Külliyesi 16. yüzyıl Osmanlı dönemine ait bir eserdir. Osmanlı devleti vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517 yılında yapılmıştır. Odunpazarından ayrılmadan önce benim aşık olduğum Eskişehir’in meşhur tatlısı olan met helvasından aldık. Kesinlikle tadına bakmanızı öneririm.
Aslında listemizde olmayan ve şans eseri cumartesi akşamı görüp kesinlikle tatmalıyız dediğimiz Petifürcü Lalezar’a doğru yola çıktık. Burası 1959’dan beri hizmet veren bir yer. Petifür’ün ise hamuru profiterol gibi, içinde çok güzel bir krema ve üstünde ise kakaolu bir sosla hindistan cevizi var. Tadına baktığınız an bayılacağınıza eminim.
Daha sonra her zamanki gibi bir kafe arayışına girdik ve Eflatun Kitap ve Kahveye geldik. Eflatun Kitap ve Kahve Eskişehir’in en sıcak ve eski tarzda döşenmiş mekanlarından biri. Sobanın eşliğinde kahvenizi yudumlarken kitap okuyabilir ya da orada bulunan kitapları karıştırabilirsiniz. Kafenin bir tarafı kitaplarla döşenmişken diğer tarafı ise plaklarla döşeliydi..
Zamanımız olduğu için Porsuk ve adalar çevresinde gezdik, banklarda oturup çevreyi izledik ve bir kez daha Eskişehir’in güzelliğine aşık olduk… Son durağımız ise Meşhur Papağan Çibörek’te, çibörek yemek oldu. Geldiğiniz zaman çiböreği burada yiyin bu kadar önerilip güzel olmasının sebebini o zaman anlayacaksınız…
Son olarak Eskişehir’e ikinci gelişim olmasına rağmen bir kez daha aynı heyecanla gezdim ve hayran oldum. Şehir tam bir masal ve sanat şehri. Her yerde bir sanat eseri var ve her yer kendi içinde çok güzel. Ama her güzel masalın da bir sonu var. Biz de bu masalımızı burada bitirip 19:25 treni ile İstanbul’a dönmek üzere kalbimizi Eskişehir’e bırakarak yola koyulduk…
Esra Tinç
Web: esratinc.blogspot.com
Instagram: esratinc
Düzenleyen: Havva Gül