Kars
İklim
Toprağın da vardır bir kişiliği,
Her insanın nasıl bir iklimi varsa.
Bir toprağı anlatmak değil mi ki,
Bir insanı anlatmaktır biraz da.
Bu şehir için hissettiklerimi Metin Altıok’ un şiirinde buldum. Bu şehrin insanlarının bende yarattığı izlenim buydu. Karşılaştığım her insan yardımcı olmaya çalışırken elinden gelenin fazlasını yapan, mütevaziliğini koruyan ince ruhlu kişilerdi. (İstediğim gibi tasvir edebilseydim edebiyatçı olurdum diye düşünüyorum.) Ancak o mistik, otantik hava beni de içine aldı ve bunları yazarken etkisi altında olduğumu itiraf etmeliyim.
Kars’a gidişimiz uçakla oldu fakat zamanımız kısıtlı olduğu için dönüşümüzü doğu ekspresiyle yaptık. İner inmez soğuk havayla karşılaştık ve yerli halkın dediği gibi soğuk bizi “ısırdı” sözünü yaşadık. Havaalanında aprondan yürüyerek içeri geçtik. Bir tane bagaj bandı vardı ve elli metre ileriden bavullarımızın gelmesini bekledik. Kısa bir bekleyişten sonra daha önce görüştüğümüz Murat bizi karşıladı, otelimize transferimizi yaptı ve ertesi sabah da gün doğmadan buluşmak üzere ayrıldık. Biz kendisinden son derece memnun kaldık. Ulaşmak isterseniz kendisine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.instagram.com/
Hava oldukça soğuk ve bir yere kahve içmek için girmeye karar verdik. İçeri girdiğimizde çalan yine Onur Akındı. Bu şehrin sesi bende Onur Akın olarak kalıyor. Resepsiyonda işlerimizi hallederken bir yandan restoran bölümünden gelen çatal bıçak ve sohbet seslerini duyuyoruz bir yandan da otelde çalan Onur Akın’ı dinliyoruz. Şehri tanımak için otele eşyalarımızı bıraktığımız an şehir merkezinde dolaşmaya başladık.
ANİ HARABELERİ
Gün doğmadan Ani Harabeleri’ ne vardık. Müze kart girişi de var ve eğer müze kartınız yoksa tam giriş 8 TL. Büyüklüğü Efes’ in üç katı civarındaymış. Gitmeyi düşünenler için ne kadar erken giderseniz o kadar iyi olur çünkü her alanına gitmek 3-4 saatten az sürmeyecektir.
Düşündüğümden çok daha geniş bir alanda ve hayalimden fazlasıyla karşılaştım.
İçeriye girdiğimde karşımda doğmaya hazırlanan güneş bize bu manzarayı sunmuştu. Güneş’e doğru yürüdüğümüzde ilk olarak Surp (Aziz Prkich) Amenap’rkitch Kilisesi İle karşılaştık.1035 yılında yapılmış bu yapıda kutsal haça ait parça bulunduğu söylenmiş.
Yapının doğusu deprem vb. sebeplerle zamanla tamamen yıkılmış durumdaydı. Ancak 2006 yılından beri bu ören yerinde kapsamlı bir çalışma başlatılmış ve onarımlar hala sürmekte.
Fotoğraftaki yer ise Selçuklular’dan kalma Türk hamamları. 90’ lı yılların başında kazı sırasında bulunuyor. Bu yoldan devam ettiğinizde aşağıda fotoğrafı olan Tigran Honents Kilisesi’ ne ulaşıyorsunuz.
1200′ lü yılların başında yapılmış bu eser, zengin bir tüccar tarafından yaptırılmış. Kilisede Aziz Krikor/Grigor’ la ilgili freskler vardır. Bu kilisenin tam karşısı Ermenistan’ a bakıyor. Aradaki ırmak ve bölgenin tepesindeki hakim konumu göz önüne alırsak oldukça etkileyici bir manzaraya sahip.
. Yerini haritada görebilirsiniz.
Geri dönüp ipek yolunu takip ettiğimizde karşımıza iki yapı çıkıyor.
Katedral / Fethiye Camii
İstanbul’ daki Ayasofya’ yı tamir eden mimar bu yapının da mimarıymış. M.S 1000 civarında yapılmış. Daha sonra 1064’te Sultan Alparslan’ın şehri fethetmesiyle bu kilise camiye çevrilmiş ve burada fetih namazı kılınmıştır.
Daha fazlasını okumak isterseniz eğer linke tıklayınız: https://www.kulturportali.
Buradan aynı yola devam edildiğinde Ebu’l Menüçehr Camii görünüyor. O da ırmağın kıyısında bulunuyor ve bir rivayete göre Anadolu’ daki ilk cami olarak yapılmıştır. 1064’te Selçuklu hükmü başlayınca bu cami yapılmaya başlanmıştır.
Başka bir görüş ise bu yapının cami olarak değil, Selçuklular buraya gelmeden önce yapıldığını iddia ediyor. Önce köşk olarak yapılıp, fetih sonrası minaresi yapılarak camiye çevrildiği söyleniyor.
Bu yapı diğerlerine göre en yenisi denebilir. Sekizgen minaresi ile farklı bir mimarisi olduğu görülüyor.
Arpaçay’a bakan manzarasıyla insanı büyüleyen bir havaya sahip.
Günümüze kadar gelebilmiş sağlam yapısı görünüyor.
Buradan Selçuklu pazarından geçilerek batıya doğru gidildiğinde aşağıda fotoğrafı bulunan St. Grigor Abughamrents / Polatoğlu Kilisesi görülüyor.
Bu kilise M.S 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılmış. Sekizgen kubbesiyle Ani ören yerinin en dikkat çeken yapılarından biri. Bu yapıdan kuzeye doğru gidildiğinde aşağıda fotoğrafı bulunan Selçuklu Kervansarayı’ nı görmek mümkün.
Üzerindekileri gördüğümüzde bize oldukça tanıdık gelen Selçuklu desenleri hemen fark ediliyor. Tadilatta olduğu için ancak dışarıdan inceleyebildiğimiz bu yapının da yapım tarihiyle ilgili iki iddia var. Kimi Selçuklu zamanında kimi ise 12. yy’ da yapıldığını iddia ediyor. Büyük bir salon ve bu salona bağlı yapılarının bulunduğunu öğrendik.
Siluetini çektiğim Kral Gagik Kilisesi, buradaki yapılar arasında en çok onarıma ihtiyaç duyan yapılardan biri. Yapıldığı günden bugüne sağlam olmadığı bilinen bu yapı M.S 1000 civarında yapılmış.
Bir de restorasyonu kötü olan bir yapı daha var :
Ani görüldüğü gibi oldukça geniş bir alanda bulunuyor. Benim için en etkileyici kısmı doğu kısmında sınıra sıfır bölgedeki güzelliklerdi.
Bu yapılara ait daha fazla bilgi almak isterseniz;
https://www.aniharabeleri.org/ linkteki siteyi ziyaret edebilirsiniz.
BOĞATEPE KÖYÜ
Türkiye’nin gravyer peyniri merkezi. Ülkemizde gravyer yapımının bilindiği köy. Bu evde ve karşısındaki evde malakanlar yaşamış. Malakanlar peynir yapımını bu köye öğreten kişilerdir. Köyde 60 çeşit peynir yapılıyor ve bunların birçoğunu da köylülere malakanlar öğretmiş. Savaş sonrası ülkelerine dönmeyip burada yaşamaya devam etmişler.
Köyde bir peynir müzesi var ve bu, yıllar içinde peynir yapımının nasıl geliştiğini gösteren, köyün tarihinin anlatıldığı bir müzedir. Köyde ayrıca ekolojik turizm de yapılıyormuş. Yazları peynir yapımının da dahil olduğu bu turizme katılabilirsiniz. Kışın ısınma sorunu olup, peynir yapımı olmadığı için bu turizm gerçekleşmiyor. Ayrıca bu köyün ürettiği her şey organik sertifikalıymış.
ÇILDIR GÖLÜ
30 Aralık’ta oradaydık ancak göl donup açılmıştı. Her sene sıcaklık ortalaması o tarih için -6 /-14 arası iken bizim bulunduğumuz zaman 1 derece idi. Gölün donmaması, istenilen soğuğa ulaşılamaması halkı da tedirgin etmişti. Hayvanların ve bitki örtüsünün soğuğa ihtiyacı olduğunu söylediler. Özellikle kaz tüketiminin meşhur olduğu bir yer Kars ve kaz etinin lezzetli olması için kazların soğuk yemesi gerektiğini öğrendik.
Çıldır Gölü çevresinde az sayıda birkaç tesis var ve en çok gidilen yerlerden biri Atalay’ın Yeri. Burada alabalık ve sarı balık yiyebilirsiniz. Buraya gelmişken sarı balık yemeden dönmemelisiniz. Yemek öncesi ikramlarıyla, güler yüzlü çalışanlarıyla ve hizmet kalitesi, son derece memnun ayrılmanıza sebep.
https://www.tripadvisor.com.
KARS ŞEHİR MERKEZİ
Ani Harabelerine gitmek için erken buluştuğumuzda Murat’a Orhan Pamuk’u soruyorum. Kar kitabını 15 yaşında okuyan biri olarak Kars benim zihnimde başka tasvirlere sahip. Orhan Pamuk’ un anlatımındaki o ıssızlığı, soğukluğu ve yalnızlığı hissediyorum gün doğumundan önce. Onun etkisiyle olsa gerek benzer cevaplar bekliyorum. Ancak Murat, Orhan Pamuk’un şehirde kalmadığını, Sezen Aksu’nun bile daha fazla şehirde kaldığını söylüyor. Sonuçta edebiyat da kurgusuyla gerçeği yansıtmak zorunda değil ve romanı aklımdaki izlenimiyle bir kenara bırakıyorum. Şair Ka‘ nın kaldığı otel kitapta Karpalas olarak geçiyor.
Sürekli karda dolaştığı Faikbey Caddesindeki bu otel aslında Karabağ Oteli.
Şehir merkezindeki eski Kars evleri bizler için başka bir görsel şölen. Bir kısmının onarıldığı bu binalar insanı tarihin içine çekiyor. Rus, Ermeni izlerinin görüldüğü bu binaların, şehre estetik kattığı bir gerçek.
Gazi Ahmet Muhtarpaşa Konağı
Kars Kalesi yakınındaki evler
Hava soğuk olduğu için ancak bu kadar fotoğraf çekebildim ama Faikbey Caddesi’ne yakın Serhat Kalkınma Ajansı’nın binasını da görmelisiniz
KARS KAZ EVİ
Bir kadının girişimcilik örneği ve üstün başarısı. Aşağıda fotoğrafını paylaştığım köşedeki binada yemek yiyebilmek ve yer bulabilmek için mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız.
Link aşağıda:
https://www.tripadvisor.com.
Nuran Hanım’ın her masaya gelerek hikayesini anlatması ve tek tek bütün müşterileriyle ilgilenmesi, samimiyeti, sadece yemek yemek için değil evinizdeymiş gibi ağırlanmak için tercih edilmeli. Özverili çalışmaları ve yarattığı markaya olan inancını, başarısını kendisinden de dinlemelisiniz. Tuluhan Tekelioğlu’nun yapmış olduğu “Yapabilirsin” belgeselinde yer almış.
Ayrıca burada siz yemeğinizi beklerken Malakanlarla ilgili ya da Anı ile ilgili kitapları inceleyebilirsiniz.
Kars’ ta bütün dükkan ve iş yerlerinde dikkatimi çeken, hepsinde Atatürk resminin asılı olmasıydı. Kars Kalesi de şehrin içinde ve kalenin en üstünde “Vatan sana minnettardır Atatürk” yazıyor. Bu şehirdeki Mustafa Kemal Atatürk sevgisi beni oldukça etkiledi. Şehrin sokaklarında, büyük şehirlerde, daha çok reklam asılan bina yanlarında ,boydan boya Atatürk resimleri vardı. Kars Kaz Evinde de diğer dükkanlarda olduğu gibi Atatürk resmini görebilirsiniz.
DOĞU EKSPRESİ
Kars’tan saat 8 itibariyle kalkan ve yaklaşık 25 saat sürecek yolculuğumuz gün doğumuyla birlikte başlıyor.
Bir gün önce iki vagonun arızalanması sebebiyle 5 saat rötarlı gittiğini öğreniyoruz ve biraz telaşlanıyoruz. Bizim yolculuğumuzda herhangi bir arıza olmadı ancak karşıdan gelen treni beklemek vb. sebeplerden dolayı bir saati bulan bir rötarımız oldu. Eğer bizim gibi aktarmalı başka bir yere geçecekseniz Ankara’dan daha opsiyonlu biletler tercih edin. Biz biletlerimizi değiştirmek zorunda kaldık.
Biz iki kişi olduğumuz için iki kişilik bir kompartmanda yolculuk ettik. Ancak sizler arkadaş grubunuz ya da ailenizle kuşetli (4 kişilik) de tercih edebilirsiniz. Lavabo olması sebebiyle ben dört kişi de olsak yine yataklı tercih ederdim sanırım.
31 Aralık olması sebebiyle yeni yıla trende girdik ve bizim gibi yeni yılı trende karşılamak isteyen bir sürü kişi vardı. Biz de ona göre trene hazırlıklı bindik. Trenin beyaz ışıkları yerine, yıldızlı sarı ışıkla yolculuk etmek istedik. Pille çalışıyor olması da bizim için avantaj oldu çünkü birçok kişi prize takmak zorunda kaldığı için ışıklarını kapı yanına astı.
Trenin sakız gibi çarşafları ve tertemiz yastığı, yorganı yolculuk için içimize sindi. Bu konuda aklınızda soru işareti olmasın. Yol boyunca izlenen manzara sadece bir yolculuk değil, kişinin dünyasını değerlendirmesine de fırsat yaratan bir zaman dilimi aslında. Bu “içimize yapılan bir yolculuk” tabiri tam olarak yerini buluyor bence.
Yolculuk boyunca size eşlik eden bu manzara bir romanın içine girmiş hissi uyandırıyor.
Bugüne kadar okuduğum ne varsa hepsinden bir parçayı bulabildiğimi düşünüyorum.
Bu yolculuk sırasında cep telefonu çoğu zaman çekmiyor. Bir süre iletişimin kopması da size kendinize dönmek için fırsat tanıyacaktır. Benim yolculuk listem buydu. Çok öncesinde indirip taşınabilir speaker eşliğinde siz de dinleyebilirsiniz.
Bu yazının bu kadar uzun olabileceğini düşünmemiştim ve yazmam birkaç günümü aldı.
Kars’a yazın yine gideceğim. Bu sefer yeni açılan Bakü-Tiflis-Kars tren yolunu kullanmak için.
Size de ilham olması dileğiyle.