‘’Komşu’’da Ne Var Ne Yok : Yunanistan

Türkiye’ye hem konum hem de kültür bakımından oldukça yakın, güzeller güzeli bir ülke Yunanistan. Kısıtlı tatil vaktimizi değerlendirmek için gidip gelmesi kolay bir yer tercih etmemiz gerekiyordu.

İstanbul’dan yola çıktık ve birkaç saat sonra sınırı geçtik. Kavala’da yapılan güzel bir kahvaltının ve klasik Kavala kurabiyesi alışverişinin sonrasında ise Selanik’e doğru yola koyulduk.

Ama önce Kavala’dan da bahsetmek istiyorum. Kaleleri, sokakları, antik kentleri, müzeleri derken burada keşfedilmeyi bekleyen fazlasıyla şey var aslında. Burası önceden küçük bir balıkçı kasabasıymış aslında ama 1700’lü yıllardan sonra dünyanın en önemli ticaret limanlarından birisi olmuş. Günümüzde de en önemli kaynağı turizm. Osmanlı döneminde de devletin en önemli noktalarından biri olan Kavala, tarihten oldukça bilinen bir isim olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın doğum yeri. Kentteki gezilmesi gereken yerlerden biri de Mehmet Ali Paşa’nın müzeleştirilmiş olan evi.

Kavala’da geçirilen buram buram deniz ve huzur kokan birkaç saatin ardından Selanik’e geçtik. Burası Yunanistan’ın ikinci büyük kenti. Oldukça kalabalık, canlı, eğlenceli bir yer. Ayrıca bence Selanik için yapılacak en doğru tanımlardan biri ‘’Komşunun İzmir’i.’’ Başka bir ülkede değil de adeta Kordon boyunda yürüyor gibi hissediyorsunuz. Zaten bu iki şehrin planlamaları zamanında aynı kişi tarafından yapılmış. Bu nedenle bu benzerliğin oldukça mantıklı bir nedenden kaynaklandığını görüyoruz.

İnsanlar oldukça misafirperver ve sıcakkanlı. Girdiğimiz çoğu dükkanda merhaba komşu denilerek karşılandık. Burası fazla pahalı olan bir yer de değil. Yeme, içme ve hediyelik harcamalarımız oldukça normal fiyatlar arasındaydı.

Selanik’te gezilecek birçok nokta var.

Bunlardan ilki Aristotelous Meydanı. Burası kentin ana meydanı. 1917’de meydana gelen ve neredeyse şehrin tamamını yok eden Büyük Selanik Yangını sonrası, Fransız bir mimar tarafından tasarlanan bölgenin tamamen düzenlenip şu anki halini alması uzun yıllar sürmüş. Tüm şehir bu meydanın etrafında toplanmış diyebiliriz. Meydandan deniz kıyısına doğru uzanan cadde trafiğe kapalı. Tamamen yayalara ayrılmış olan bu yer, çeşitli kafelerle ve restoranlarla, hediyelik eşya alabileceğiniz irili ufaklı dükkanlarla ve büyük mağazalarla dolu. Yani bu meydan hem yürüyüş hem alışveriş yapabileceğiniz oldukça hareketli bir yer.

Selanik’in en önemli simgelerinden biri olan Beyaz Kule de gezilmesi gereken noktalardan biri. Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman’ın padişahlığında inşa edilen kulenin mimarının Mimar Sinan olduğuna dair iddialar var. Eskiden hapishane olarak kullanılan kule, günümüzde müze halinde. Balkan savaşından sonra şehir Yunanlıların eline geçmiş, daha sonra da kule sembolik olarak yapılmak istenen bir vaftiz uygulamasıyla beyaza boyanmış. Ancak zamanla boya etkisini kaybetmeye başlamış ve kule eski rengine geri dönmüş.

Ve geldik Selanik’te gezilip görülmesi gereken, belki de en güzel ve en özel yere : Atatürk’ün Evi. Mustafa Kemal Atatürk’ün doğup büyüdüğü ev şu an Agiou Dimitriou Caddesi, Apostolou Pavlou Sokağı No:17 adresinde bulunmakta. Bugün müze olarak kullanılan ve halkın ziyaretine açık olan ev, 1937’de ulu önderimize hediye edilmiş ve 2011’de Yunanistan Kültür Bakanlığı tarafından modern anıt olarak tescil edilmiştir. Burası aynı zamanda Selanik Büyükelçiliğimize de ev sahipliği yapıyor.

Evin bahçesi ve içi oldukça bakımlı, temiz ve güzel. İçeriye kontrollü bir şekilde giriyorsunuz, evin içine de yoğunluk olmaması için birkaç kişilik gruplar halinde sırayla alınıyorsunuz.

Sanırım gezimin en önemli kısmı burasıydı. İçeri girdiğim anda tarifsiz bir duyguya kapılmıştım. Bir yandan merak, bir yandan hüzün, bir yandan buraya gelebilmiş olmanın verdiği mutluluk. Her şey birbirine karışıyor. Ayrıca burayı görmek için gelen Türk ve yabancı turistlerin çokluğu, meraklı ifadelerle yazıları okumaya çalışmaları, içeriyi gezerken gözlerinde gördüğünüz hayranlık bir o kadar da gurur veriyor insana gerçekten.

Ev 3 kattan oluşuyor. Ziyaretçiler bahçeden merdivenle çıkarak 1. kattan içeriye giriyor, bir alttaki zemin kattan dışarıya yani bahçeye çıkıyor. Zemin kat, diğer katlara göre daha boş halde. Balmumu heykellerin ve bazı eşyaların sergilendiği 1. ve 2. kat daha dolu halde. Ayrıca bu katlarda evin eski halini gösteren küçük bir maket sergileniyor, odaların duvarlarında çeşitli fotoğraflar ile bilgi içerikli yazılar var ve Selanik’in eski zamanlarını gösteren slaytlar yayınlanıyor.

Ancak şunu da belirtmeliyim ki, 2013’te bu ev restore işleminden geçti. O yüzden evin daha eski görüntülerinden oldukça farklı gelecektir bu fotoğraflar bilenlere. Bu çalışmadan sonra birçok özel eşya ve mobilya Türkiye’deki başka müzelere gönderildi. Evin içinde daha ferah ve modern bir hava oluşturulmaya çalışılmış. Bu haliyle de oldukça güzel aslında ama eski halinin evin anlam ve önemini daha iyi yansıttığını düşünüyorum açıkçası. Gezi sırasında ve sonrasında orada tanışıp konuştuğum insanlar da eski halini görebilmeyi çok istediklerini söylemişlerdi.

Özetle, oldukça keyifli bir Yunanistan gezisi oldu bu gezi benim için. Sınırlı bir zamanda yapılan, planlaması üzerinde fazla kafa yorulmayan, sımsıcak ve ufak bir kaçamak insana nasıl da iyi geliyor, sanırım bunu en iyi gezenler anlar. Sizler de bu tip bir gezi arayışındaysanız rotanızı fazla uzağa çevirmenize gerek yok bence.

Αντίο !

Yazı ve Fotoğraflar : Elif Çolak

İletişim : m.elifcolak@gmail.com

Instagram : melifcolak