Ver Elini PRİNKİPOS

Evet Büyükada’dan bahsediyorum. İstanbul açıklarındaki Prens adalarının en büyüğü olan Büyükada eski Yunanca adıyla Prinkipos…
Sezen Aksu’ nun 1989 yılında söylediği gibi;
Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar dolanmış cafcaflı
Simitçi kahveci gazozcu 🙂
Artık öyle eskisi gibi yandan çarklı vapurlar kalmasa da adaya şehir hatlarının klasik vapurlarıyla gitmenin keyfi bambaşkadır.
 
Yalnız vapura binmeden önce yanınıza simitinizi almayı unutmayın vapurda demlenen tavşan kanı çay eşliğinde yolculuğunuz iki kat keyiflenecek. Hele bir de yanınızda hoş sohbet biri varsa değmeyin keyfinize.Vapurun peşinden var güçleriyle gelen martılara kendinizi simit atarken bulabilirsiniz.


Bostancı vapur iskelesinden 30 dk sonra Büyükada iskelesine yanaştığınızda sizi martıların güzel çığlıkları karşılar.Siz daha adaya ayak basmadan sanki onlar geleceğinizi anlayıp sizi karşılamaya
gelmiştir bile,
Büyükada iskelesi 1914 yılında yapılmış ve hala günümüzde kullanılmaktadır.
İşte tam da bu iskelenin içinden geçerken başka bir dünyanın kapıları açılır size;
İskelenin kapısından çıktığınızda sizi hemen karşınızdaki yokuşun başındaki saat kulesi karşılar
Cumhuriyet’in kurulduğu 1923′te, İskele Meydanı’na yerleştirilen Saat Kulesi, Büyükada’nın simgelerinden birisidir.
Paris için Eiffel, Roma için Kolezyum neyse, Büyükada için de Saat Kulesi’nin önemi o olmuştur tarih boyunca.
Öyle ki; Adada çekilen hemen her fotoğrafın arka planı olan Saat Kulesi için bir rivayet şöyle der: “Saatin altında iskeleye sırtını verip çektirdiğin resim, Büyükada’ya geldiğinin resmidir.

İskeleye yüzünü dönüp çektirdiğin resim ise Büyükada’dan gideceğinin resmidir. Gözlerinden sevinç okunur ilkinde, ikincisindeyse hüzün”…

Büyükada’ ya gelip saat kulesininin önünde fotoğraf çektirmeden asla olmaz.
Saat kulesine yüzünüzü döndüğünüzde sol tarafı Büyükada çarşısına gider çarşıda çeşitli restaurantlar market fırın manav vs. bulmak mümkündür.
 
 
Eğer yaz günü adaya gitmediyseniz bir sonbaharsa gittiğiniz tarih rahat rahat çarşıda gezip restaurantlarda yemek yiyebilirsiniz.Fakat yazın bunu yapmanız hatta çarşıda yürümeniz bile mümkün olmayabilir.Adanın geleneği haline gelmiş faytona binmek için saat kulesinin hemen arkasına geçmeniz gerekir.Uzun kuyruklarla karşılaşabilirsiniz.
Adadaki faytonlar sizler için eğlenceli bir anı olarak kalabilir fakat atlar çok zayıf ve bakımsız olduğundan ben faytona binmeyin derim ayrıca bir farkındalık yaratmak için faytona binememek son derece önemlidir #faytonabinmeatlaroluyor
Yinede faytonla gezmek isteseniz sizin için fiyatları öğrendim.
Büyük Tur: 95-TL
Küçük Tur: 75-TL
Lunapark : 35-TL
Adanın gizemli dar sokaklarını tarih kokan yapılarını mimoza ve begonvil ağaçlarını keşfetmeniz için yayan olmalısınız. Adada klasikleşmiş bir aktivite olarak bisiklet kiralayabilirsiniz.
Tam Gün 15-TL saatini 7.5-TL ye  kiralıyorlar fakat kiralamadan önce adanın yokuşlardan oluştuğunu unutmayın eğer benim gibi tam gün kiralayıp ikinci yokuşun başına geldiğinizde geri götürmeye karar verirseniz tam gün fiyatı alıyorlar.
Başlayalım gizemli yolculuğa deyip sırt çantanızı takıp kendinizi adanın dar sokaklarının büyüsüne bıraktığınızda içinizden şair olmak geçiyor.Ada sizi içine alıveriyor.
Nereye bakacağınızı hangi çiçeğin böceğin evin fotoğrafınızı çekeceğinizi şaşırıyorsunuz.
Yolda yürürken yıllanmış köşkleri gördüğünüzde ne hayatlar yaşandı bu köşlerde aşklar sevinçler mutluluklar hüzünler diye düşünmeden edemiyor insan.
Dil burnuna doğru yürürken doğanın muhteşem güzelliği karşısında büyüleniyorsunuz.
Her yer yemyeşil çam kokuları arasında ne kadar nasıl yürüdüğünüzü bile anlamıyorsunuz.
Dil burnu 500 metre uzunluğunda 100 metre genişliğinde. Çam ağaçlarının arasında bir mesire alanı. Piknik masaları var. Adaya gelen günü birlikçiler için piknik alanı olarak düzenlenmiş.
Girişler Ücretli kişi başı 5-TL.
Mangal ve etinizi yanınızda taşımanıza gerek yok mesire alanından mangal kiralayıp etinizi satın alabilirsiniz.
Dil burnu gibi ikinci mesire yeri alternatifiniz Aşıklar Mesire yeri burasıda ormanın içinde ve buraya da giriş ücretli, kişi başı 3 TL.
 
 
Kendin  pişir kendin ye yapmak istemiyorsanız adanın lunapark diye adlandırılan bölgesinde bir restaurant var.Lunapark Restaurant…
O kadar yol yürüdükten sonra dinlenmek ve bir şeyler yemek için güzel bir yer.
Fiyatlar makul..
Fakat öyle çıtanızı çokta üst seviyelerde bulundurmayın restaurant hizmet açısından iyi fakat biraz salaş.Yemeklerin lezzeti günü kurtarmak için ideal…
Manzara muhteşem…
Karnınızı güzelce doyurup dinlendikten sonra sıra Aya Yorgi manastırının bulunduğu Aya Yorgi tepesine çıkmaya geldi.
Aya Yorgi tepesine çıkmak için Azap Yokuşu denilen çok dik bir yokuşu tırmanmak zorundasınız.
Rivayete göre Azap Yokuşuna çıkmadan ayakkabılarınızı ve çoraplarınızı çıkarıp dilek tutar ve bütün yokuşu yalınayak hiç konuşmadan çıkabilirseniz dileğiniz gerçek olurmuş.Yokuş çok dik tek teselli edici yanı durup dinlendiğinizde manzaranın muhteşem olması.
Yokuşu çıkmayı başarıp kiliseye ulaştığınızda sizi muhteşem ötesi bir manzara karşılar.
 
 
Tepede bulunan Aya Yorgi kilisesi 1909 yılında inşa edilmiştir.
Kiliseyi ve manzarayı gördükten sonra iyi ki çıkmışım diyor insan.
Kilisenin yanında minik birde  restaurant var şaraplarını ve sucuğunu kendileri üretiyormuş.
Orada şarap ve sucuk keyfi muhteşem. Tabi manzara eşliğinde.
Çıkış çok zor olsada inişiniz 10 dk sürüyor.
Dönüp arkanıza baktığınızda wayy bee dedirten anılar kalıyor size.
Geriye dönebilmek için 3 seçeneğiniz var. Aşıklar yolu: Aşıklar yolu adanın sırtından ormanın içinden sizi doğruca iskeleye indiriyor.Yok ben biraz daha gezmeliyim derseniz de Küçük Tur yolundan gideceksiniz.
Ya da yolu biraz daha uzatıp büyük tur yolunu tercih edeceksiniz.
Benim büyük tur yolunu gözüm kesmediğinden küçük tur yolundan döndüm. Öyle küçük dediğime bakmayın yine 1 – 1:30 saatinizi alıyor.
Küçük tur yolu ile Büyükada’nın tam arkasından doğru dönerken yine muhteşem manzaralarla karşılaşıp bol bol fotoğraf çekebilirsiniz.
Büyükada’yı turlayıp da tekrar sahile ulaştığınızda balıkçı barınağında bir okkalı kahve içmeden yorgunluğunuzu asla atamazsınız.
Denizin ve çam kokularının birbirine karıştığı ruhunuzun huzur bulduğu bir kahveninde 40 yıl hatırı olduğunu düşünürsek…
adada içeceğiniz kahvenin tadını ve keyfini 40 yıl unutamayacağınızın garantisini verebilirim.
Akşam oldu gün batımınıda sahilde rakı balık keyfi yaparak çıkarayımda sonra döneyim derseniz sahil boyu rakı balık restaurantları bulmanız mümkün hele birde gece istanbulun ışıkları yandımı değmeyin keyfinize.
Adadan dönerken içinizi bir hüzün kaplıyor biraz daha kalayım bu büyü beni sarsın derseniz adada bir çok butik otel bulmanız mümkün..
Son vapura binip koltuğunuza yerleştiğinizde birde adaya son kez denizden bakayım dediğinizde gözünüzün önünde tüm gün yaşadığınız anılar canlanıyor.
Mutlaka tekrar geleceğim derken buluyorsunuz kendinizi..
Son olarak değinmek istediğim konu Büyükadada gördüğüm bir tabela;
 
 
Tekrar görüşmek dileğiyle…
Yazı ve Fotoğraflar: Meltem Aksu
İletişim: meltem.aksu01@gmail.com