YALNIZ KALMA KORKUSU VE GEZGİNLİK

İnsanlık öğrenmekten, arkadaşlık geçtiğin  yollardan, hayat taşıdığın anılarından ibarettir. İnsan doğasında olan “biz” olgusu, kimi zaman hayatımıza bir eş, bir dost, bir aile katarken kimi zaman da negatif yönde bağımlılık yüklüyor. Oysa ki, süresi kısıtlı olan ömründe, bir kere dünyaya gelebilmiş olan insanoğlu, yalnız kalmaktan korktuğu ve “biz” olgusuna düşkün olduğu için istemediği birçok şeye katlanmak durumunda kalıyor.
     
Hepimizin hayatında sevmediği ama katlandığı insanlar vardır… Kimimiz eşine, kimimiz dostuna, kimimiz iş arkadaşına, patronuna, ailesine hatta kendine katlanmak zorunda kalır. Bu katlanış zorunluluktan ya da yalnız kalma korkusu diye adlandırdığım/adlandırılan psikolojik durumdan kaynaklanıyor.
Kim yalnız kalmak ister ki? Hiçbirimiz… Oysa yalnızlığı tamamlayan sadece insanlar değildir. Hangi gezgin yalnızdır? Hiç düşündünüz mü… Tek başına dünyayı gezen insanlar mı yalnızlığı tanımlar yoksa her gün aynı faaliyetleri yapan, şehre sıkışmış insanlar mı?
17. yüzyılın önde gelen gezginlerinden Evliya Çelebi’ nin bir öğütüdür,

” Doyasıya gez!” …

İşte asıl “biz” olgusu bu noktada başlar, yalnızlık bu noktada kaybolur. Gittiğin şehir senin arkadaşındır. Bütün güzel yönlerini, özelliklerini tanımak istersin. O senden asla bıkmaz, her zaman kapısı sana açıktır. Yeter ki gez o şehri, ülkeyi!  

Yalnız kalma korkumuzu, insanlarla boğuşarak , yaşadığımız şehirde sıkışıp kalarak, sevmediğimiz yapmak istemediğimiz şeylere katlanarak aşamayız. Ancak gezgin ruhuyla aşabiliriz.
Bu da içimize doğru yola çıkmak ve  kendimize varabilmekle  mümkün…
       
“Bir noktadan sonra geriye dönüş yoktur. İşte varılması gereken yer o noktadır.” Franz Kafka


Geriye dönmek istemeyeceğimiz, hep ileri gitmek isteyeceğimiz yollar, şehirler, ülkeler  bizim! Dünya bizim! Sadece gezin… O noktaya varıncaya kadar…

Cemre Nur Meleke
İletişim: cemrenur@meleke.com