AMSTERDAM

Hollanda’nın başkentidir, ancak ülke Lahey’den yönetiliyor.


Kanallarla çevrili bir şehir ve yaklaşık 1.5 milyon insan yaşıyor. Tam bir bisiklet şehri!En sevdiğim yanı da bu oldu. İnsanları rahatsız etmemek adına fotoğraflarını çekmedim ancak yaklaşık 7-8aylık bir hamile kadını bisikletin tepesinde görmek alışılmış bir şey değil:)

 Amsterdam bayrağını biraz anlatmam gerekirse; üzerindeki üç çarpının önemi var.
“Yangın”, “Sel” ve “Veba” tarihlerindeki en korkunç olayları temsil ediyor.

Dam Meydanı


Amsterdam’la ilgili daha fazla bilgi almak için tık tık


3 Katlı bisiklet otoparkı! Bu kadar çok bisikletin olduğu bir ülkede yaşamak benim hayalim 🙂


Yürüyerek rahatlıkla dolaşabileceğiniz bir şehir Amsterdam. Çok büyük olmamakla birlikte buradaki Türk nüfus da oldukça fazla. Birçok dükkan adının Türkçe olduğunu görürsünüz. “Ayvalık Tostu” yaza bile var 🙂


Bisiklet yolunda sakın ama sakın durmayın! Araçlardan ve yayalardan daha öncelikli taşıt bisiklet ve dikkat etmezseniz çarpabilirler.


Kanallar boyunca da görebileceğiniz bu tipik evler oldukça güzel.
Her evin çatısında bir kanca var ve eşyalarınızı bununla taşıyabiliyorsunuz.
Turistlerin çok rağbet ettiği yerlerden biri de tabiiki Iamsterdam yazısının bulunduğu yer. Boş yakalamak pek mümkün değil.

Bu yazının tam karşısında Van Gogh Müzesi vardır. Kesinlikle ziyaret edilmeli. Ben hayranlıkla ayrılmıştım.


Hollanda peyniri ile ünlü. Edam peyniri  olarak da geçer. Eğer bir turla giderseniz kesin yapım yerlerinden birine götürülürsünüz. Bunun dışında orjinalini bulmak istiyorsanız Çiçek Pazarındaki bu dükkana da gelebilirsiniz.


Red Light District

Genelevler bölgesi diye geçen yeri de anlatmam gerekirse (Fotoğraf çekmek kesinlikle yasak) ilginç bir dünya diyebilirim. Sırf burayı görmek için gelen kalabalık erkek gruplarına rastlamak mümkün. Ancak orada yaşayanlar için son derece normal bir durum.Fotoğraf çekmeye çalışmamanızı tavsiye ederim çünkü makinenize el koyabiliyorlar.

Öyle ki medeniyetin  ve demokrasinin zirvesi diyebileceğimiz bir üçgen var. Bir köşede anaokulu bir köşede kilise ve bir köşede de hanımların kendilerine ait odaları.

Ara sokaklar güvensiz değil. Çok fazla sivil polis dolaşıyor ve herhangi biri taşkınlık yaptığında anında müdahale ediliyor. Kadınlara ısrar ve taciz söz konusu değil. Zaten hepsi vitrin arkasında duruyor. Üstünde yanan ışığa göre içeride biri olup olmadığını anlıyorsunuz.

Benim dikkatimi çeken ise bu vitrinlerin her biri ayrı dekore edildiğinden değişik bir dünyaydı. Hatta outlet diye tabir ettikleri yaşlı ve şişmanların olduğu bir yer bile vardı. Bu kısmı fazlasıyla kadınlık adına rencide ediciydi. Sadece kadınlar değil erkekler de bu vitrinlerde. Sayıları kadınlara göre az.
Yerli halkın pek de ilgilenmediği bir bölge diyebiliriz.Ayrıca uyuşturucunun serbest olduğunu biliyoruz.Bunun açıklaması ise bitkisel olan (sigara nasıl tütündense) şeylere izin var. Bunlar da orada değişik şekillerde satılıyor kek,mantar vb. Her yerde de satılmasına izin yok. Bulldog resmi olan yerlerde satılıyor.

Gidip döndüğünüzde yeni şeyler öğrenmiş olduğunuz geziler yapmanız dileğiyle … 🙂

Yazı ve Fotoğraflar: Mine KARAKAYA   
İletişim: minekarakaya@yahoo.com
İnstagram /twitter /facebook : gezimine