Küçük ve Güzel Şehir:Lviv 

Küçük ama güzel şehir Lviv, Ukrayna’nın en popüler şehirlerinden birisi ve Unesco’nun Dünya Mirası Listesinde yer almaktadır. Özellikle vizesiz ve Türk lirası karşısında hala uygun bir yer olması nedeniyle Türklerin yoğun olarak bulunduğu bir şehir Lviv. Biz de bu sene ki yurtdışı seyahat rotamızı Lviv’den yana kullandık ve bir sene öncesinden Pegasustan aldığımız ucuz biletlerle 5 günlük bir yolculuğa başladık.
İlk gün yol yorgunu olduğumuz için fazla bir şey yapamadık ve otelimizin yanında bulunan Lviv Croissants’dan çikolatalı muzlu kruvasan aldık. Gerçekten övüldüğü kadar güzeldi.
İkinci gün Lviv’in kalbinin attığı Rynok Square’de gezimize başladık. Birçok güzel yapıya sahip bir meydan. Lviv Latin Cathedral, Jesuit Church ilk gittiğimiz yerlerdi fakat ayin yapıldığı için fazla gezemedik ve fotoğraf çekemedik. Sonraki durağımız Italian Courtyard oldu. Girişte belli bir ücret ödeyerek girdiğiniz bu yer İtalyan bir mimar tarafından yapılmış. Girişinde küçük bir kafesi olan ve üst katlarında da fotoğraf çekildiğiniz bir avlu burası.
 
Bir sonraki durağımız Dominician Church oldu. İçi de dışı da harika olan bu yapıya da giriş ücretsiz. Bu kilisenin arka tarafında bit pazarı tarzında bir pazar kuruluyor ve burada plaklar, eski kitaplar, eski paralar gibi şeyler satılıyor. Lviv’de en çok etkilendiğim yapılardan biri olan Bernardine Church’e geldik bu sefer. İçi o kadar etkileyiciydiki kaç dakika orada kaldık bilmiyorum, kafanızı kaldırdığınız her yerde bir şaheser vardı sanki…
Ve günün son durağı Lviv’in en önemli yapılarından biri olan Lviv Opera Binası. Buraya tek kelimeyle aşık oldum diyebilirim. Dışı kadar içi de o kadar güzel ki… İçeriye girişte bir miktar para ödüyorsunuz ve o büyülü dünyada yarım saatliğine kayboluyorsunuz.

İkinci Gün

İkinci gün otelimizin karşısında bulunan Lviv’in yerel kahvecisi ve fiyat performans açısından harikalar yaratan Aroma Kava’dan kahvelerimizi alıp biraz şehrin dışında bulunan yapılara doğru yola koyuluyoruz. İlk durağımız St.George’s Cathedral oluyor. Johann Pinzel tarafından 1744 – 1760 yılları arasında inşa edilen St. George Katedrali, Yura Meydanı’nda bulunuyor. Avrupa’nın en önemli katedrallerinden olan bu görkemli yapı, Barok – Rokoko tarzı mimarisini çok iyi yansıtmaktadır. Bu güzel yapıdan ayrılıp biraz ilerisinde bulunan Olga and Elizabeth Church’e gidiyoruz, dış yapısı göz alıcı olmasına rağmen içi hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef. Ama yine de gelmişken görülmeye değer bir yapı.
Diğer durağımız Potocki Palace oluyor. Fransız mimar L. Dauvergne tarafından tasarlananan Saray, Polonyalı asillerden Potocki ailesinin siparişi üzerine yapılmış. Barok Tarzında inşa edilmiş, tören ve toplantılar için tasarlanan Potocki Sarayı uzun yıllar bu şekilde hizmet vermiş. İçeriye giriş ücretli ve gezi süresi kısa olmasına rağmen içerisindeki resimler, eşyalar ve duvarlar kesinlikle görülmeye değer.
Gittiğiniz şehirlere kuşbakışı bakmayı seviyorsanız Lviv Town Hall tam size göre. Belediye binasının en üstünde bir kule bulunuyor ve 408 basamak çıkarak Lviv’i kuşbakışı görüyorsunuz. Biraz yorucu olmasına rağmen çıktıktan sonra bu yorgunluğunuz gidiyor, çünkü gördüğünüz manzaralar bir harika. O manzaraları gördükten sonra iyiki çıkmışız diyorum.

Üçüncü Gün

Üçüncü gün ilk durağımız Toy Yard oldu. Burası eski oyuncakların terk edildiği ilginç bir yer. Biraz ürkütücü olmasına rağmen kesinlikle görülmeye değer. Ve şehrin yine dışında olan hem toplu taşıma ile hem de yürüyerek gidebileceğiniz Lychakiv Cemetery’e doğru yola koyuluyoruz. Biz yürümeyi sevdiğimiz için yürüyerek ve değişik yerler görerek ulaştık buraya. Burası Avrupa’nın en eski mezarlıkları arasında yer alıyor. Binlerce mezardan ve heykellerden oluşuyor, zaten içerisi bir mezarlıktan çok açık hava heykel müzesi gibi. Her mezarlıkta bir heykel var ve hepsi çok etkileyici. 

Merkeze geldiğimizde Lviv’in en güzel sokaklarından biri olan Virmenska Street’e geldik. Ermeni Sokağı olarak bilinen bu yerde Lviv Armenian Cathedral’i bulunuyor. 14. Yüzyılda Ermeniler tarafından inşa edilmiş ve Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. İçini gezememek bizi biraz üzse de dışı bile çok güzeldi.

Son günümüzü Lviv’in alışveriş merkezlerinden biri olan Forum Lviv ve Rynok Square ‘da bulunan hediyelik eşyalara bakarak ve bir şeyler alarak geçirdik.

Lviv’de Ne Yenir Ne İçilir ?

Marusia: Ukrainian Varenyky bir çeşit mantı aslında. Yiyebileceğiniz en güzel mantıyı burada yersiniz bence. Birçok çeşidi bulunuyor ve biz Black Friends ile Cheese Boom’u tercih ettik, ikisi de çok güzeldi ama benim en sevdiğim Black Friends yani tavuklu olan oldu 🙂 Fiyatları çok uygun bir yer.

Cukor: Lviv’in en meşhur mekanlarından biri. Blueberry Pancake’i denemek için geldik ve hayatımda yediğim en güzel pancake olabilir bence. Giderseniz kesinlikle yemenizi tavsiye ederim. Bunun yanında kahvaltıları da çok övülüyor ama biz otelde kahvaltı ettiğimiz için es geçtik kahvaltılarını. Birazcık Lviv standartları üstünde fiyatlara sahip ama yine de çok pahalı değil.

Poshta: Binlerce kartpostaldan oluşan bu kafede tercihimizi makarnadan yana kullandık ve çok sevdik. Ama kahve içmek için de gelinmesi gereken bir mekan bence. Ortalama bir fiyat listesine sahip.

Lviv Coffee Manufacture : Şehirde birden fazla şubesi var, biz meydanın oradakine gittik. İçeriye girdiğiniz an kahve öğütme makinesini görüyorsunuz, içeriye doğru ilerledikçe hediyelik eşyalar, değişik kahveler olan büyük bir alan var ve biraz daha ilerisinde de kafe bulunuyor. Kafesinde oturup iki kahve ve browni söyledik. Hepsi çok güzeldi ve fiyatları da çok uygun.

Lviv Handmade Chocolate: 4-5 katlı binanın her katı ayrı bir güzel. İlk katta çikolata yapımını izleyebilir, ikinci katta çikolata cennetine düşüp değişik çikolatalar alabilirsiniz. Diğer katlarında oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Ama buraya gelmişken terasına çıkın ve orada oturup keyif yapın derim. Terasta yer bulamazsanız alt katta dışarıda oturmanızı öneririm. Mixed Chocolate’ı da yemeden dönmeyin 🙂 Yine fiyatları çok uygun ve her şeyin tadı çok güzel bir yer, biz 3 gün üst üste buraya geldik.

Champagneria X&X: Adından da anlaşılacağı üzere şampanyanın cenneti burası. Şampanyanın yanı sıra sosisli ve Gürcü pidesi yani khachapuri’si de meşhur. Biz pideden yana seçim yaptık ve bir pideyle iki kişi doyduk. Tam Türk damak tadıa uyan bir tat 🙂 Fiyatlar da uygun.

Aroma Kava : Lviv’in Starbucks’ı bence burası. Adım attığınız her yerde bir şubesine rastlıyorsunuz. Biz kahvelerini, kahve bardaklarını, ortamını kısacası her şeyini çok sevdik. Hem çok uygun hem de tatları çok güzel. Her gün burda kahve içtik diyebilirim 🙂 Kesinlikle bir kahve içmeden dönmeyin. 

Lviv Croissants : Lviv’in meşhur kruvasancısı. Tuzlu tatlı birçok çeşidi bulunmakta tek kötü yanı ingilizce menüleri yok ve bazı şubelerde ingilizce bilen yoktu. Ama muzlu çikolatalı olan tavsiyemdir.

Roshen: Lviv’in meşhur çikolatacısı. İçeride çeşit çeşit güzellikte çikolatalar var ve fiyatları çok ama çok uygun. Özellikle blueberry, orange peel ve cookie’li olanlar favorim. Bir de Esmeralda isimli yer fıstıklı kurabiyesi harika. Hem kendiniz yiyecek hem de sevdiklerinize hediye getirebileceğiniz harika bir yer.

Ve böylece bir yurtdışı seyahatimizin daha sonuna geldik. Lviv’i çok sevdik ama tek kötü yanı İngilizce bilen azdı ve anlaşmamız biraz zor oldu, bunun harici her şey çok güzeldi. Küçük ama bu güzel şehirde gezmelere, kahvelere ve çikolatalara doymayacağınıza eminim. 

Başka seyahatlerde görüşmek üzere 🙂

Esra Tinc

INSTAGRAM: @esratinc